10 Ekim 2009 Cumartesi


yağmurun yerden göğe yağdığı
bu gece yasak bölgedeyim
büyük çingenelerin çaldığı
kaçak silahların içindeyim
sevişmek kapısının kapandığı

bir nabız yoklar ki daima
hızlı bir nabız yoklar elim
öpüştüklerim hırsızlama
çirkin bir ağızda dişlerim
bir bıçak değer dudağıma

gök yarıldıkça şimşeklerden
soğuk aynalarda kilitliyim
tırnaklarımdaki elektrikten
su gibi erir iliştiklerim
kıvılcımlar uçar kirpiklerimden

doğumdan öncesini yaşıyorum
henüz belli olmadı kimliğim
vücudunu arıyor ruhum
bir yerde atomun çekirdeğiyim
bir yerde artı sonsuzum

Atilla İLHAN

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Anlaşılmaya başladığım an bırakacağım

Sınırları beyazla çizilmiş beyaz bir sahnenin ortasındayım,bir aşk şarkısı söylenmiş olmalı burda.Bir kadın yerde,bir mikrofon yarım kalmış ve bir orkestra,Pianistin gözyaşları ve geri vokaller geride kalmış epey,yetişememişler sınırlara...
Belki bir playback kadar yalan mikrofondan hala devam ettiğini sandığım bu tını,belkide
sofistike bir yalanın gerçeğe olan özlemine verilmiş bir ceza... Yada gerçekten gerçek,
ifadesi mümkün olmayan bir arzu ediş biçimi...
Bence sınırlarının farkedildiğinin farkına varan Aşk,Tanrının bi anlık dalgınlığından faydalanmış...
Bu şarkı yarım kalmamalıydı.

16 Şubat 2009 Pazartesi

Part 2



Fotoğraflar vardır sadece...


Sen öyle değilsin,bende öyle.Alan almış keleme seni çok önceden,benide öyle.


Bu emek,bu ihanet,bu hengame,bu trafik... Hepimiz sonrası öncelerden kaderize edilmiş fotoğraflarız aslında.


Stresler ve mutluluklar,soğuklar,sıcaklar,negatifler ve pozitifler,hayal kırıklıkları,


bakışlar,duruşlar ve susuşlar,objektifler ve subjektifler.


En minimal enerji bir fotoğrafdır aslında,her düşünce bir fotoğraf ve fotoğraflardadır tüm notalar sonra ritmler sonra melodiler sonra müzikler ve her müzik o fotoromanın duygusudur.


Peki ya aynalar ?*^^ Bir fotoğraf iki ayna arasında kalmak gibidir aslında...


Kalabilirmisin tek bir fotoğrafta,çıkamayabilirmisin bir fotoğrafın dışına,


zaman varken yokolabilirmisin bi an,inip içine durdurabilirmisin kanını kalbini zikrini fikrini,


herşey devam ederken sen durabilirmisin...


^^Belki tanrıyı görebilirsin o zaman^^...


En minimal enerji bir fotoğraftır aslında ve tanrı her fotoğrafın içindedir...

17 Ocak 2009 Cumartesi

on progressive sound's


yazmak isteyipte yazamayan köşe yazarları gibi karın ağrılı ve sancılı dört adet duvar ve ben kendi köşemdeyim ve karşı köşede yazabilen herkes zevkten dört köşe...kafalardan geçenleri alıp çizmek gözünün önüne kolay deil artık,maskenin altına girsen botoxdadır tebessümün gizemi,dahada şeffaf olursak yalan bu tatavalar bizim için,biz küçük balıkla gayriihtiyari tanıştık ve gayet ihtiyardık oltayı bıraktığımızda,yanımızda büyük balık...evet,yani hayır... mübalanın soyaağacındaki yerimi deiştirmesini istemem o kadarda ihtiyar diilim ! yinede favoride diilm ama olamadığım için deil yani plaseyken daha iyi görüyorum daha iyi okuyorum,belki daha rafadan ama daha estetik işte,yani arkana bakmak streslidir,arkadan gelmek daha nötr...bazen bazı duygularıma şemsiye tutamıyorum gözlük takmaktansa güneşi biraz sola almak yada en realist cinayetin tek tanığı olmak istiyorum ve şıracıyla bozacının arasını açmak istiyorum artık yavaş yavaş,aslında şemsiyeyi bir kenara bırakıp mazeretsiz nedensiz gayriresmi bi sevgili istiyorum ve bu fotoromanın ilk sayfasına koymak istiyorum onu ve yeniden şekil vermek istiyorum tüm legolara onunla,renk vermek siyaha ve beyaza ve adını koymak istiyorum tanrının,ne kadar piano varsa egoları yok edilmiş hepsine düşünce yüklemek istiyorum,ruhsuz çalmasınlar yaşamsal melodileri çalıp gitmesinler yorgunlukları,yorgunluklar müzikte kalsın,ama kalmasın bir tane framboazlı waffle hepsini yemek istiyorum onunla ve son sayfaya gelmeden ölmek istiyorum yine gayriresmi bi şekilde,ancak gözgöze,kafakafaya,çırılçıplak...biraz tatlı bir ölmek...VE sonra tek bir deklanşör sesiyle uyanmak istiyorum...